Cumartesi gunu hayatımı kendime zehir etmeye adeta soz vermistim!
Evde bos bos tv izleyip kendime psikolojik eziyetler yapmaya calisirken birden ekrandan bana dogru koşan kaslar gordum.. amann o da nesi, bir adam var diyorum, bir adam, Usain Bolt, koşa koşa ekrandan bana dogru geliyor...yavaş çekimi
icat edene bin tesekkur, abimizin insanustu eforu, sag kolu, sol bacagı, ehem neyse daha fazla detaya girmiyim..
Vallahi helal olsun! Masallah guzel kardesimiz insanustu bir eforla dunya rekoru kırmıs..
Ne de guzel kostu, gurur duyduk..tam olarak neyden gurur duydugumuzu bilemem, ama duyduk iste..
Son saniyelerde ellerini yana acmasa kim bilir kac saniye farkederdi geyigine girecekmis gibi yapip konuyu uzatmadan kapatiyim... (kac saniye farkederdi siz yine de merak ediyorsaniz, size
bilimsel bi yaklasım )
Cumartesi gunu usain bey evimizi 15-20 dakikaligina senlendirse de benim derdime nihai derman olamadi elbet..
Neyse ki selin hanimlar Cumartesi aksami Kucuk Beyoglunda soguk buhar banyosu yapiyolardi ve gelmek zorundasın! dediler de onlarin yanina gidip acılabildim...
kucuk beyoglu nevizade sokagina alternatif, emek sinemasinin arka sokaginda bu yaz sıkca takildigimiz mekan.. ortamda serinlemek icin bu yılın modası su/buhar puskurten aletlerden var, ama 3-5 tane degil sanirim 50 tane var eheh, serin su bombardımanından adeta goz gozu gormuyor, nefes alınamıyor :)) ne garip diyor insan, kuresel ısındık, daha basimiza ne icatlar gelecek, bu gozler ne manzaralar gorecek onumuzdeki 15 senede, kim bilir...
cok nefis bi masamiz vardi.. 4 hatun+ 1 bıdık birbirimizin kafasini saatlerce utuledik..bidigimiz kim derseniz kizkardes kontenjanından masamiza dahil olan 90li bir heyecan kumkuması... biz abla hatunlar olarak cok derinlere indik, yuzeylere ciktik, “amaaan petrol” dedik, serefine dedik, way sereff! dedik ve olaysiz dagildik..
Pazar gunu susam sokaginin guzide kafesi susam kafede alacatı kahvaltısıyla basladı.. pek guzeldi, nefisti hatta enfesti diyebilirim!
Akabinde PARA muzesini gezdik, neden bilinmez.. (bkz soldaki foto, sanirim serinlemeye girdik itiraf edeyim)
çıkışta istiklalde asagi yukari yurumek suretiyle beynimize gunes gecirdikten sonra TEDdeki tenis turnuvası finaline gittik..
Yillardir tenis maci izlememistim..
Yerlerimize yerlestikk ve karsımızda mac baslamadan once kortta ısınan 2 oyuncumuz.. saga baktim kirmizili bir adam sola baktim mavili bir adam.. bi daha sag, bi daha sol (hmm hangisi daha yakısıklı—tamam buldum) “maviliyi tutuyorum ben!” dedim.. ha sonra gercekten tuttum da, sayilarini alkisladim, “vamos frederico” diye bagirdim, o da korttan “uuugghhh aaahhggh” falan diye bagiriyordu topa her vurudugunda ama sanirim bana ozel bi mesaj degildi bu ehehe..
Neysem, bizim cocuk sampiyon oldu, potekizliymis, frederico gil... helal olsun dedik...
Ordan hoop, sepetciler kasrina, nouvelle vague konserine.. benim 3 sene once izledigim ve de hastasi oldugum uzun sacli hatun gruptan ayrilmis, yerine bet sesli bi hatun gelmis.. uzulduk..
"too drunk to f.ck" isimli sarkida butun kasır zıpladı, ne merakliymis efenim halkimiz bu sarkiya hehe..
Gun battı, uyku geldi, biz gittik...
Yorgunluktan fenalik geciren bunyem ve ben...
Ve sonrasi ev ev ev, uyku uyku uyku...
Operim!
Hadi saglicakla kalalım!
Helga