31 Temmuz 2008 Perşembe

neden bilmem

cok mutluyum ehehuu

bozcaada pek güzeldi

su an, apti kedim tv'de off reklaminda uçusan sivrisinekleri ekrandan avlamaya çalışadursun, ben varolmanın dayanılmaz hafifligi icindeyim.. gerçekten umdugum gibi cok "iyi"leştigim bi tatil gecirdigimi belirterek konuya hafiften gireyim sayin seyirciler.

yolculuk:
bozcaada tatilime mukemmel basladım!
bizim bu abbasaga'da bi takım konserler oluyor yazin, bilenler bilir.. bir avuctan ibaret abbasaga parkımızı otoparka cevirmeye calisan hainlerden kurtardiktan sonra belediyemiz saolsun, "bunlar bu parkı seviyo, sevindirelim garipleri" demis olsagerek, 2 senedir yaz aylarında senliklerimiz pek mustesna geciyor.. gerçi basçemkirik komsum seline hanım surekli belediyeyi arayip, cocugu falan olmadıgı halde, "cocugumu uyutamiyorum, kisin su sesi, aaaaaa" gibi yalanlarla menapoz teyzelik yapip konserlerimizi baltalayama calissa da konserler tam gaz devam.. aslında sinema gosterimleri sirasinda recep ivedik beyin kufurlerinin parkta yankilanmasi zaman zaman rahatsiz etse de olsun, destekliyorus gonulden..

işte benim yola çiktigim gece parkta ezginin gunlugu konseri vardi. soyle bi parktan gecip gidecekken cakildim kaldim konsere...1980le basladilar... "sigaramin dumanina sarsam saklasam seni... aaah kucucuk gemi, doner mi bir daha geri... agzimda ball gibi tatli bir turku bir inerim bir cikarim bu yokusu.. anlatsam şu kiraz mevsiminin para kazanmak mevsimi değil,sevişme vakti olduğunu..." ve daha ne sarkilar, ve bende ne duygu sellerinde bogulmalarr. gozyaslarinizi bitti sanmayin..

derken asmalimescitte buldum kendimi, yolluk bi bira ve dustumm yollara..
sabah geyiklide actim gozlerimi, orda bozcaada vapurunu beklerken kahvalti yaptim.. gercek ezine peyniri, gercek domates ve yillar sonra gercek yumurta yedim..

bozcaada gunlerim:
rengigul pansiyonda kaldim.. yani, ressam ozcan hanim teyzemizin nevi sahsina munhasir evinde konakladim.. odamda soyle bi tablo vardi cok hosuma gitti..





bozcaada muzesine ela hanimin onerisiyle laf olsun diye gittim ne yalan soliyim.. napicaktim ne muzesi onyargisi aninda degisti.. muzede 2 saat gezmişiz, bir saat sonra turistlere "biz bu adayi taa fatih zmaninda aldik efendim, biliyo musunuz" gibi cumleler sarfederken buldum kendimi ehehu :)) ve bittabi adadaki rumlarin ve turklerin dostlukları, hukumetlerin, savaslarin ve yanginlarin ettikleri derken gozumden 2 damla yas suzuluverdi.. bu kadar duygusal bi enik oldugumu bilmiyodum sayin seyirciler..2 damla yaşıma daha girdim..

deniz cok guzeldi.. su sicakti, kum sicakti, ben mutluydum, kitabim nefisti, cocuklar gibi sendim! (bkz; sol taraftaki foto) adada adali yazlikcilarla takilma imkani bulduk.. onlarla tavla oynayip, lak lak yapip, bombos oturup, zamansiz oylece olabilmek guzeldi..
haftasonu yukarda bahsettigim bascemkirik selin hanımlar tesrif ettiler, aman bi deniz levregi, bi ahtapot yemisiz ki sormayin...pek nefisti..


oneriler;
turk mahallesiyle rum mahallesini ayiran yola konumlanan dev agacin altindaki kahvehanede sakizli turk kahvesi! kahveniz; acibadem likoru, 1 adet cikolatali cigar, 1 adet cikolatanin kendisi, 1 bardak su ile servis edilir, afiyetle icilir, itinayla fal bakılır..
diger onerilerim; rengigulde kahvalti, limanda taki resoran, limanda gunbatimi ve ayazma plajinda deniz+ gunes+ kum+ bikinili kizlarr...

mutlu son:
pazar donduk, donme telasi midemizde asit yaptı.. elacanla donuste geyiklide otobusumuzu beklerken kumsalda cekirdek yiyip gunbatimini seyredip, yildiz kayması avcılıgı yaptık..malumunuz; dilekler birikmis..
bu gunlere geldim..
tertemiz, miss gibi bi tatildi
gayet "iyi"yim!
saygilarimi sunarim efenim,
fundaniz..

23 Temmuz 2008 Çarşamba

kedi geldi, ben gidiyorum

kedi geldi, hasret giderdik..
"sahibi gibi seviyor disarlarda gezmeyi" dedik affettik, bagrimiza bastik kendisini..

ben gidiyorum bozcaadaya bu gece..
4 gun kalacagim ve cok "iyi"olmayi hedefliyorum..
yoruldu bunyemiz istanbulda, biraz da sakin olmali..

hadi saglicakla,
sevgilerr
fundalikk

21 Temmuz 2008 Pazartesi

vapurda sevgi şart!


Kim mükemmel, kim hep doğru, kim davranabilir ki hep peygamber gibi?
Cevap veriyorum—ben degil..

Nasıl bir insan gibi göründügümü cok umursuyorum. Peki nasıl bir insan gibi göründügümü biliyor muyum, cevap—bilmiyorum..

Pazartesi Pazartesi sendromdan sendroma kosmayalim simdi..
Ben size haftasonumu anlatayim inceden;

Cumartesi gunu hayatimda ilk defa masaja gittim.. dogumgunu hediyemdi, her yerime “yaglar-ballar-kirmizi narlar” surduler, kulak memesi kıvamına gelinceye kadar yogurdular, bir kac kere uykuyla uyanıklık arasındaki ince cizgide buldum kendimi.. faideli biseymiş, insanin agzindan sular akıyor gevsemekten, “su zenginler de işini biliyomus canim” derkennn;

Cumartesi gecesi istanbul’un gozde mekanlarından Sortie’ye gittikk. (Mekan secimi bana ait degil, nişan sonrası eglence baglamında gidildi, ama Cumartesi gecemi orda gecirme secimi bana ait, bunu inkar edemem!)
neysem, ben hayatimda bu kadar leş hatunu bir arada gormemistim.. tuvalette kafalarindan asagiya parfum bosaltan kizlar, en abartili makyajlar, ordan burdan portlayan memeler, bacaklar.. vs..vs vs..
Bu kadarini beklemiyordum, bir tane de guzel kiz gelmez mi kardesim sortie’ye soyle tvde gordugumuz gibi sosyetik falan.. hic oyle guzel sosyetik bi hatun goremedigimiz gibi, onlarin “wanna be”lerini bolca gorduk.. cok sasirdim sayin seyirciler, bu kadar leş olmasını gercekten beklemiyordum..

Pazar gunu kadikoy vapuru, caddebostan sahil, kozde patlicanli pizza, teknosa’da 500gb external harddisklerin arasındaki fiyat farkını anlamladirmaya calisan benim kişisel beyin fırtınam ve uyku uyku uyku... istanbul’da herkes nereye kacmis sayin seyirciler, sokaklar bombos, trafik sıfır, asfalt suratıma 45 derece hava carpiyor, ustelik nefesi egsoz kokuyor...

Derken bugunlere geldik..
Dun aksam, surekli evden kacan kedime yol verdim...

Ve sabahtan beri beynimde tekinsiz bir sual: iyi bir insan miyim kotu bir insan miyim? Sanki bugun karar vermem lazimmis gibi ben bunu tartisadurayim, dun dogumgunu olan biraderim bir sarkisinda durumu aciklamis, noktayi koymus; “kim davranabilir ki hep peygamber gibi?”—cevap açık “kimse, sadece peygamberler..”
bu durumda peygamber olmadıgımıza gore bu cevapla hazırol’dan rahat’a gecebiliriz..

Sözlerime jenerik bir temenni ile son veriyorum;
Bir zamanlar ortakoy yolundaki sevgi duvarında yazdigi gibi;
Sevgi şart! vapurda, metroda, takside, çarşıda, evde, işyerinde, servis araçlarında, uçakta sevgi şart!

18 Temmuz 2008 Cuma

Nedir bu daldaki durum?

Dun aksam ozgur arkadasimizla iş cıkısı ictigimiz 2 bira aç karna bunyemde on kaplan gucunde tesirde bulundu. Eve gittim, kendimi o yataktan bu kanepeye, bu kanepeden beriki koltuga attim, yıllar yorgan oldu ben yastık..
sonra biraz kendime gelince gecen aylarda alip da nedense izlemekten kismen de olsa kacindigim Haneke klasigi, La Pianiste (piano teacher) filmini koydum playera, mevlam kayıra..

Gercekten de bir solukta, gozlerimi kirpmadan izledim.
Adam huzursuz, film huzursuz, final huzursuz..

Yıllar once bu film vizyona girdiginde arkadasimin annesi ve babasi Adrian Brody’nin piyanist filmi zannedip bu filmi o niyetle izleyip, cok sasirmis ve isyan etmisti, ben de bu durumla cok eglenmistim.. En iddiali sahnelerde bu ebeveynler gozumun onune geldi ve onların tepkilerini hatirlayip sinsi sinsi gulumsemekten alamadim kendimi..

Neyse konuyu cok dagittik, filme gelelim...
Kadın oyuncumuz efsane basarili, cannes da falan odul almis, bir degil 5 odul de ben veriyorum.
Hırsı ve yalnizligiyla babasi gibi kafayi yemeye yakin bir noktaya gelmis bir kadının hikayesini izledik. Bas rol oyuncumuz bir yandan cok basarili, ulasilmaz, dokunulmaz, hayranlik uyandıran bir piano ogretmeni, bir yandan babasi delirerek ölmüş, annesiyle ayni yatakta uyuyan ve eve 1 saat gec kaldiginda annesiyle tokatlasarak kavga etmek zorunda kalan, surekli eldivenle dolasan ve yolda gecen birisi ona carptiginda omzunu temizleyen, dokunulmaktan tiksinen bir kadın.
Cinsel anlamda siradan cinsellik yasamayan ya da yasayamayan bir karakter. Tum bunların sonunda bizim sapkinlik olarak yorumladıgımız cinsel alanlarda buluruz teyzemizi.. porno dukkanlarında erkeklerin spermlerini sildikleri mendilleri koklayarak ya da acikhava sinemasinda sevisen teenage’leri izlerken iseyerek tatmin olmaktadir.. vs...

Bu teyzemize hayran olan yakisikli, havalı ve “normal” bir genc bu kadını arzulamaya baslayinca olaylar pek fena karisir.. gerisini izleyin ve gorun..

Haneke yine Cache’deki gibi oylece birakiveriyor sonunda seni kendi basina..

Funny Games’de de ayni sey olmustu.
İlk izledigimde fenalik gecirmeme ragmen, bunu unutup, bir kac yil sonra bir kere daha izlemeye karar verip, 25. dakikada yine dayanamayip, "bunu kendime yapamayacagim" diyerek filmi cikarmistim. Filme dayanamadigimi, begenmedigimi vurgulamak degil, aksine adamin bunyeye basariyla ve yeterli dozda enjekte etmeyi basardigi huzursuzluğu ovmek derdim.

Ben de bu yazimi huzursuz ve cıvık bir fotografla sonlandirmak isterim. Cocukluk askim 80lerin en bence en yakisikli jonu Kenan Kalav’la cektirdigimiz fotografla yazima son veriyorum.. fotomontaj falan degil, santajmontaj hic degil, gercek bir foto.. ehehu..

Sewgilerr,
Saygilarr,
Fundalarr!

15 Temmuz 2008 Salı

nefis bir blog oldu + massive attack

bloglara ayilan bayilan arkadaslarim sardi etrafimi..

blogun krali oyle olur, yok efendim bloga kendi adim mi verilirmis, yok efendim millet neler yazarmis, o kadar hit bu kadar impression fln.. bu kaygilara henuz bulasmadan tereyagindan kil ceker gibi kendi ozgun blogumu olusturdum + gururluyum.

Yazilarini sıkı takip ettiginiz hayat kackini isimli arkadasimiz benim bir numaralı kankam olur. Kendisinin detayli anlattigi uzere haftasonumuz nefise karatay gecti.
ozetle eglenmekten yorulduk..hic bitmesin istedik.. zamani saate sorarsak, guzel haftasonumuz bitti gitti..

haftasonumuzun finalini taclandiran Massive Attack konserine deyinmeden gecemeyecegim. Bu sene gittigim en kalabalik konser olmasının otesinde massive attack’in kendi fiziksel goruntusunu 2. plana itip, sahne arkasinda digital platforma yansittiklari mesajları on plana cikarmalari kral hareketti.. (bkz soldaki foto)

yani konsere gittik de adamlarin yuzunu gorebildik mi hayir, zerre goremedik, yanlarda dev ekranlar bile yoktu. Ama tum sahnenin arkasini kaplayan mesajlari takip etmek, adamlar ne giymis saci basi nasilmis gibi magazin icerikli bir seyleri takip etmekten bin kat iyiydi..

muzik dopdoluydu.. bi ara bu gercek olamaz, playback mi yapiyor ulen bunnar dedimse de ufak tefek nuanslari yakalayabilme basarisi gostererek playback yapmadiklarina kendimi ikna etmis oldum.

Konser budur
Organisyon bu kadar kalabalik beklemiyomus eminim, biralar tuvaletler falan 5 sene onceki rockncoke gibi eziyetti. Ama olsundu...

Saygilarr..

11 Temmuz 2008 Cuma

karnım agrıyor...

10 Temmuz 2008 Perşembe

midem bulanıyor..