21 Mayıs 2013 Salı

bugun cok guzel bir ders yaptik. cok begendim dersi.
dunyanin sonu gelmis onu anladim derste,
artik nesini sevdiysem sadist miyim mazosist miyim bilemeyecegim.

19 Nisan 2013 Cuma

eveet yine geldik dalga geçme matinesine..

efendim bugün sizlere neden bahsetsem..
hah intikam dizisinin bu akşam yayınlanan bölümünden bahsedeyim.
çok karışıktı, arada sırada seyrettiğim için pek anlamadım, ama alttan verdiler sürekli dın dın dın gerilim müziğini, kopamadım da, sanırım önemli şeyler oldu. ölüler dirildi, diriler öldü, kadınlar iktidar mücadelesi verdiler, beren saat 5 karış suratla dolaştı... böyle şeyler anladım.

evet başka neler oldu bugün..
Londra'ya uçak bileti aldım, sanırım gidebileceğim! sevinç doluyor insans.
Karaköy'de arkadaşlarla birer bira içtiks..
Akabinde aileyle pek lezzetli köfteler yediks..

böyle şeyler..
blog pratiğine geri dönmeye çalışıyorum, idare edins..
operim,
saygılarr..

18 Nisan 2013 Perşembe

hala kedilerden korkan kızlar var
ciyakk diye cilveli naralarla kedilerden kaçan kızlar
ve elbette zaman ne kadar hızlı ve ne kadar yavaş..
her gün yapacak bir sürü işim var aman ne güzel, oradan oraya koşturup dururum, çok çalışkan olduğumu zannediyorum, ne hoş...mesela şu an azıcık daha az çalışmak için buraya ne yazsam diye kendimi zorluyorum, burada barınamazsam yedekte facebook, hoop ordan twitter..
neyse bir konu buldum, teknofobiklik ve telefon hakkında yazacağım, evet...

Bu yıl otobüste çok zaman geçiriyorum. Geçtiğimiz yıllarda takside, ondan önceki geçtiğimiz yıllarda kendi arabamda çok vakit geçirirdim. evet gittikçe fakirleşmiş olduğumu tespit ettikten sonra, otobüste vapurda efendim tramwayda herkesin elinde telefon, pıt pıt aşağı yukarı gidiyollar, geliyollar.. ferferi gençler... edepsizlik almış gidiyor. tıksırıncaya kadar içiyollardır da bu gençler... nerde ulan benim Ku Klux şapkam..
neyse efendim, netcede, ne var ulan bu kadar bakacak diyorsun, Black Mirror'a döndük yemin billa diyorsun.

ama en sevdiğim model, dirseğinin iç ovuntusunda en az ortalama 5 kg. olduğunu tahmin ettiğim kocaman bir çanta taşırken aynı kolun avuç içinde kibarca telefon tutan fönlü/maşalı genç kızlarımız. walla üniversitelerden çıkıp direk plazalara girsinler bence, onlar olmuşlar. zaten üniversite dediğin bir nosyon sahibi yapar insanı. bunlar nosyonu tam kapmışlar. tamam güzel de niye o telefonu elinde taşıyorsun ah canım benim, kim arıyor seni, ne acil işin var her dakika bi anlayabilsem.

benim mesela ne zaman telefonum çalsa ekrana bakana kadarki ilk anlarda sadece ve sadece ödüm kopuyor, ulan diyorum kim arıyor, acep ne istiyor.

oldum olası teknofobiğim anlayacağınız.. bi güvenmem teknolojiye, arkasından neler çıkar diye hep bi kıllanırım. annem mesela telefonda konuşurken para miktarı telafuz etmez, hırsızlar telefonunu dinler peşine düşer diye..ben de çok farklı değilim sanırsam. - congragulations funda! finally you have turned yourself into your mother!

telefonlar televizyon ekranlarına döndü kardeşlerim, hep akan sürekli akan, 24 saat yayın yapan..biz üniversitedeyken mesela prensip olarak telefon almayanlar vardı, şimdi prensip olarak facebook hesabı açmayanlar gibi.. geçen gün bir arkadaş saat 9dan sonra beni aramayın diye facebooktan ilan etti, yani arasanız da açmayacağım alınmayın dedi.. güzel hareketti bence...
şimdi bizim telefonlarımız var ya sanki 24 saat ulaşılabilirlik kontratı yaptık anasını satiym.

eskiden telefonlar, bozuk hatlar, jetonlar, fihristler, küçük notlar, bütün gün seni aradım, evde yoktun demeler...

neyse bu yazının ana fikri.... yarım saattir ders çalışmamayı başardım ve bu yazıyı yazdım.. işin garip tarafı bugün kimse de aramadı beni :))
haydi kalın sağlıcakla
fundanız

3 Nisan 2013 Çarşamba

eskiden facebook daha azdı, blog daha çoktu
neden böyle oldu