21 Temmuz 2008 Pazartesi

vapurda sevgi şart!


Kim mükemmel, kim hep doğru, kim davranabilir ki hep peygamber gibi?
Cevap veriyorum—ben degil..

Nasıl bir insan gibi göründügümü cok umursuyorum. Peki nasıl bir insan gibi göründügümü biliyor muyum, cevap—bilmiyorum..

Pazartesi Pazartesi sendromdan sendroma kosmayalim simdi..
Ben size haftasonumu anlatayim inceden;

Cumartesi gunu hayatimda ilk defa masaja gittim.. dogumgunu hediyemdi, her yerime “yaglar-ballar-kirmizi narlar” surduler, kulak memesi kıvamına gelinceye kadar yogurdular, bir kac kere uykuyla uyanıklık arasındaki ince cizgide buldum kendimi.. faideli biseymiş, insanin agzindan sular akıyor gevsemekten, “su zenginler de işini biliyomus canim” derkennn;

Cumartesi gecesi istanbul’un gozde mekanlarından Sortie’ye gittikk. (Mekan secimi bana ait degil, nişan sonrası eglence baglamında gidildi, ama Cumartesi gecemi orda gecirme secimi bana ait, bunu inkar edemem!)
neysem, ben hayatimda bu kadar leş hatunu bir arada gormemistim.. tuvalette kafalarindan asagiya parfum bosaltan kizlar, en abartili makyajlar, ordan burdan portlayan memeler, bacaklar.. vs..vs vs..
Bu kadarini beklemiyordum, bir tane de guzel kiz gelmez mi kardesim sortie’ye soyle tvde gordugumuz gibi sosyetik falan.. hic oyle guzel sosyetik bi hatun goremedigimiz gibi, onlarin “wanna be”lerini bolca gorduk.. cok sasirdim sayin seyirciler, bu kadar leş olmasını gercekten beklemiyordum..

Pazar gunu kadikoy vapuru, caddebostan sahil, kozde patlicanli pizza, teknosa’da 500gb external harddisklerin arasındaki fiyat farkını anlamladirmaya calisan benim kişisel beyin fırtınam ve uyku uyku uyku... istanbul’da herkes nereye kacmis sayin seyirciler, sokaklar bombos, trafik sıfır, asfalt suratıma 45 derece hava carpiyor, ustelik nefesi egsoz kokuyor...

Derken bugunlere geldik..
Dun aksam, surekli evden kacan kedime yol verdim...

Ve sabahtan beri beynimde tekinsiz bir sual: iyi bir insan miyim kotu bir insan miyim? Sanki bugun karar vermem lazimmis gibi ben bunu tartisadurayim, dun dogumgunu olan biraderim bir sarkisinda durumu aciklamis, noktayi koymus; “kim davranabilir ki hep peygamber gibi?”—cevap açık “kimse, sadece peygamberler..”
bu durumda peygamber olmadıgımıza gore bu cevapla hazırol’dan rahat’a gecebiliriz..

Sözlerime jenerik bir temenni ile son veriyorum;
Bir zamanlar ortakoy yolundaki sevgi duvarında yazdigi gibi;
Sevgi şart! vapurda, metroda, takside, çarşıda, evde, işyerinde, servis araçlarında, uçakta sevgi şart!

3 yorum:

bahadir dedi ki...

"oku, tüm peygamberler gibi"

özlem hanım dedi ki...

nası kedime yol verdim ya:( aynı kaderimi paylaşıyoruz..

hakkımda dedi ki...

peygamberler gibi davranmaya ne gerek var, insan gibi davranırsak yeter de artar