2.5 senedir acmayan acelyam bu sabah gordum ki cicek acmis.. ciceginin rengini unutmustum, cook acik pembeymis..
bi de hollandadan alinan laleler var, daha onceki denemelerimde yasatamadim bu evde.. son aldiklarimi yakinda dikmem lazim.
sana sari lalaler aldim, cicek pazarindan...
lale cicegini diger ciceklere gore daha az sevdigimi tespit ettim. bunda buyuksehir belediyesinin korkunc dizaynlada bize sundugu lale sergilerinin payi cok buyuk olabilir..
biraz kiro bi cicek sanki..
neyse bakalim evde bakarken fikrim degisebilir..
simdi okula gidiyorum, guney amerika sinemasindan bir ornek izliycez hepberaber, sonra hakkinda konusacagiz vs.. solanas filmiymis. tam olarak tanitiminda soyle yaziyor: Güney Amerika Sinemaları: Büyünün ve Katı Gerçeğin Dünyası Film:ElViaje (TheVoyage, Fernando Solanas, 1992)
bugun hava cok guzel..
okulda cimlerde yuvarlanicam filmden sonra.
dun aksam Haneke'nin son filmini iledik.. cok begendim. gayet saglam ve guzel olmus. Adi 'das weisse bant, beyaz bant'.. izlersiniz..
dun Costa-Gavras'in son filmi "Eden is West- Cennet Batıda" filmini izledim.
oldukca basarili bir filmdi.. gayet iyidi.
basroldeki cocugu nerden taniyorum, nerden taniyorum diye kıvranırken sabah buldum: 2 yıl once ulkemizde vizyona giren, o yılki film festivalinde de izleme firsati buldugumuz italyan filmi "abim evin tek cocugu" filminde basrolde oynayan yavru cıktı.
adı Riccardo Scamarcio imiş. 79lu. hos adam. whodatedwho diye sacmasapan bi siteden kimlerle date ettigine baktik sabah sabah, ne luzum.
nedense filmekimine bakışım fazla kadın gozuyle gidiyor bu sene. "riccardo yavrum, benicio sen de supersin" falan.
dun izledigim ken loachin son filmi beni cok etkiledi.. Looking for Eric. basroldeki abimin cikmazlari, hicbirseyden kacamayisi ve eric cantona'ya olan hayranligi, stoned kafa onunla muhabbetleri vesaire.. aldi goturdu beni.. imdb kitlesi duduk ay pardon dusuk puan vermis, keyfi bilir.. ben tam puan veriyorum.
bi ara agladim hatta, cok duygulandim iste. bu filmde aglayan tek kisi olabilirim..
saglam film, izleyin..
bugun de 4.5 saatlik bir maratonla arka arkaya che filmlerini izledik. sadece che'nin olum anini gormek icin bile izlemeye deger..
ve ulan ne buyuk hayatlar! hey gidi hey heyy..
vee commandante rolunde izledigimiz benicio del toro, i love you beybi... bu ayin yakisiklisi sensin!
Life is a bitch and everything stinks. My pain is so bad I can hardly think. I'm afraid to live, I'm afraid to die. The world's so messed up, I can't even cry.
aylar once burda biyolojik yasimin 26 oldugunu, spor salonuna yazildigimi ama amacımın sadece zaten cook zengin olan Mars grubu sinemalari ve spor salonlarının sahibi sayin E.F. beye ne kadar istiyorsa parasini verip spor yapiyormusum edasiyla vicdanımı rahatlatmak oldugunu belirtmistim..
dun gittim.. tezahuratlarla karsilandim.. vaay sen buralarin yolunu bilir miydin gibilerinden...
neyse efendim, pilates cok iyi geldi.. sirtimdaki butun eklemler acildi kanımca. ustune de 9 saatlik bi uyku cektim, deliksiz.. pamuk gibiyim vallahi.
bu yazının ana fikri: spor iyidir, ozellikle kendine, zihnine yogunlastigin salon sporlari, pilates, yoga, thai chi vs.-- hepsini yapmali, evet hepsini...
bu yazının yan fikirlerinden biri: spor salonlarinin sahipleri zengin insanlar..
dun aksam (500) Days of Summer filmini izledik.. Altyazi dergisinin on gösterimiydi, kendilerine tesekkuru borc biliriz..
Acıkcasi filmle ilgili beklentim cok cok yuksekti. Soyle uzun zamandir agiz tadiyla bi romantik komedi izlememistik, ustelik soundtrackini de öve öve bitiremiyorlardi..
konumuz su: "erkek kiza asik olur, ama kiz erkege aşık olmaz... ve olaylar gelisir.."
milyon defa işlenmiş bir konu, evet.. dolayisiyla nerden, nasil baktigin, nasil ele aldigin pek onemli.
asagida filmin fragmani var efendim.
ben sahsen filmde cok guldum, sevindim, derin derin iç çektim vs...
sahne sahne anlatmiyim simdi.. yazik olmasin..
soundtrack de guzel.. The Smiths sarkilari zaten filmin ekseninde.. soundtracki dinlemek icin boyle buyrun: http://www.500daysmusic.com/
soundtrack'ten favorim tabiki de rahmetli Patrick Swayze'den "She's like the Wind" :)) ortada giren saksafon falan, beni benden aliyor, ciddiyim! filmin ozeti de bu sarkinin sozlerinde..
Basrolde oynayan kizimiz (Zooey Deschanel) aynı zamanda She&Him grubunda sarkilar icra etmektelermis. Gecenlerde birkac sarkisini dinleme firsatimiz olduydu, sevdikti. buyrunuz myspace'leri kizimiz artistik ve cool, evet..
filmde kiz ve erkek ayrilirken kizimiz "Sid ve Nancy'e döndük!!!" diyerek isyan ediyor, komik sahnelerden birisi.. Sid, bildigimiz Sex Pistols Sid Vicious..
bu komik gondermeye gulmusken bir baska rahmetlimizi daha vikipedi'den biraz daha detaylı hatirlayalim:
"10 Ekim 1978 Sid'in hayatı için bir dönüm noktası oldu. Nancy Spungen'in bıçaklanmış cesedi kaldıkları otel odasında (Chelsea Hotel) bulundu.100 numaralı odada Sid yakalandi 2. düzeyden cinayetle ve hemen ardından kefaletle serbest bırakıldı. Soruşturmanın ardından polis, cinayetin uyuşturucu satıcıları arasındaki bir antlaşmazlık sonucu işlendiğine karar verdi. Duruşma zamanını beklerken Sid'in firar ettiği haberi geldi ve 2 şubat 1979'da cesedi bir otel odasında bulundu. Yüksek dozda eroinden ölen Sid, 21 yaşındaydı."
neyse ne diyorduk..
evet, hmmm..
filmde aska inananlar var, inanmayanlar var.. ben sahsen inanirim..
ayrıca ruh esinizi kucaginiza dusurmenin formulu de bulunmus:) yani filmin boyle bir iddiasi yok ama aynı sey 3 kere tekrarlaninca ben kendimce oyle yorumladim..
formul su: "birisini kendinize asik etmek istiyorsaniz, tanısma diyalogunda onu kalbinden vuracak, cok ilgilendigi bir ilgi alanindan bahsetmelisiniz. eger bunu basarirsaniz ruh esiniz kucaginiza dusmus demektir!"
soyle ki: ilk olarak oglumuz kizimiza asik olurken Smiths muhabbeti donuyor ve "vaaay sen de mi Smiths seversin" diyip oglumuz hop kizin aglarina dusuveriyor. 2. ask vakasinda kizimiz bizim kim oldugunu bilmedigimiz ruh esini buldugunda, Dorian Gray okuyor. ve adam hoop a cok guzel kitap falan diyip manitayi omur boyu bagliyor. ve son olarak 3. ask carpismasinda sehrin kesfedilmemis en guzel yerleri uzerine bir ortak nokta bulunuyor vs vs..
kemal sunal'in bi filmindeki "kiz tavlama sanati" kitabi geldi aklima, guldum simdi.. hani ahu tugba'yi bi turlu tavlayamiyordu, "cok guzel dansederim, israr ederim" gibi seyler diyordu ..
neyse biraz daginik kafam, toparlayamadim yaziyi.. keselim burda en iyisi..
dun gece tansiyonlu bi ruya gordum! ayyy diyerek sicradim ve uyandım! peki bu bilgi sizin ne işinize yarayacak?? bilmem.. operim fundalar